İstanbul Barosuna Bağlı Av. Gülsün Doygun tarafından İNFİAL YARATAN CİNSEL İSTİSMAR OLAYI GERÇEĞİ YANSITMIYOR diye iddiasında bularak basın açıklaması yaptı.
Av. Gülsün Doygun, Açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
Türkiye’nin gündemine oturan küçük çocuğun tehdit ve şantajla 2010 yılından başlayarak sistematik olarak 3 yıl boyunca 15 kişi tarafından cinsel istismar ve tecavüz olaylarına maruz kaldığı iddiasının Adli Tıp Raporuna göre gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. 2010 yılında 13 yaşında olan bir kız çocuğuna sanık avukatı tarafından etek boyu sorusunun da 2024 yılında yani katılanın 27 yaşındayken sorulduğu ortaya çıktı.
2010 Yılında meydana geldiği iddia edilen cinsel istismar olayının 2013 yılında yargıya taşınması ile başlayan dava sürecinde ortaya atılan iddialar toplumda infiale neden oldu. 15 kişi tarafından sistematik bir şekilde tecavüze uğradığı iddia edilen 13 yaşındaki kızın bakire olduğu ve tecavüze maruz kalmadığına dair Adli Tıp Kurumu ile tespit edildiği halde bir ilçeye, bir mahalleye ve işinde oldukça dürüst ve adil olan bir avukata linç kampanyasına dönüşen bu olayın gerçeklere uzak olduğu aşikar. İki kişinin tutuklu olduğu, bir kişinin müştekinin hatırlamıyorum beyanı doğrultusunda tahliye edildiği davada mağdur olan, Müşteki mi? Sanık mı? Avukat mı?
“ADLİ TIP KURUMU RAPORUNDAN SONRA DAVAYI ÜSTLENDİM”
Av. Gülsün Doygun, “Sosyal medya üzerinden gerçeği yansıtmayan haberleri yapanlara, yayanlara, yargısız infaz yaparak yorum yapanlara sesleniyorum, sizin vicdanınız var mı? Yok ki yargısız infaz yapıyorsuz! ”
“13 yaşından, 15 kişi tarafından 3 yıl boyunca; tehdit ve şantajla tecavüze maruz kalan bir çocuğun bakire kalabilmesi mümkün mü? Psikolojisinin normal kalması mümkün mü ? haksız saldırılarınız ve iftiralarınız nedeni ile ikame edeceğim tazminat davalarında takdir edilecek tazminatları; lösemili çocuklara ve Çocuk Esirgeme Kurumlarında ki çocuklara bağışlayacağım.”
ÖNCE ŞİKAYET EDİYOR, SONRA TANIMADIĞINI SÖYLÜYOR
A.A. 2010 yılında, önce okul arkadaşları olmak üzere 15 kişinin tehdit ve şantajına maruz kaldığını beyan ediyor. Ancak savcılık ifadesinde; şantaj edildiği video’yu hiç görmediğini söylüyor. Şikayet, 3 yıl sonra abisinin telefonunda bazı mesajları yakalaması ve kendisine kızması sonucu korkup karakola gitmesi ile başlıyor. Müşteki birçok kişinin ismini söyleyerek soruşturmanın başlamasına neden oluyor. Yaklaşık 11 yıldır devam eden davada iki sanık tutuklu iken, müştekinin bir sanığı hatırlamıyorum beyanı üzerine 1.5 yıldır tutuklu bulunan bir şahıs tahliye edildi.
“YALAN VE İFTİRALARLA LİNÇ ETMEYE ÇALIŞTILAR”
Sanık avukatı; Av. Gülsün Doygun, İstanbul Anadolu Adalet Sarayı önünde mahkeme aşamaları ile tüm yaşananlar hakkında yaptığı basın açıklaması ise oldukça dikkat çekti. Av. Gülsün Doygun’un zaman zaman hıçkırıklara boğularak anlattıkları, basın açıklamasına iştirak eden onlarca kişiyi şok etti ve hayrete düşürdü.
“ETEK BOYU 13 YAŞINDAKİ BİR KIZ ÇOCUĞUNA SORULMADIĞI GİBİ SORU SORMA MAKSADIM DA ÇARPITILDI”
Onlarca seveni ile Adliye önünde basın açıklaması yapan Av. Gülsün Doygun,
“13 yaşında bir çocuğun; 13 yaşından 16 yaşına kadar; bu denli ürkütücü ve korkutucu olaylara maruz kalması durumunda; bu durumdan annesinin, babasının, okuldaki öğretmenlerinin ve sınıf arkadaşlarının hiç haberdar olmaması veya durumu fark etmemesi mümkün mü? Yada 13 yaşında bir çocuğun bu denli ürkütücü ve korkutucu olaylara maruz kalıp; bedensel ve ruhsal sağlıklı kalabilmesi mümkün mü? “Eğitim gördüğü okulunda etek boyunu kısaltarak, hayatın olağan akışı içinde hareket ederek dolaşabilmesi mümkün mü?” Zira katılanın o dönemde okulunda; etek boyunu kısaltarak dolaştığı, sınıfındaki en yakın arkadaşalarının; tarafıma aktardığı bilgidir ki katılanın; çekimser, ürkek, içine kapanık; davranmadığını ortaya koyan bir durumdur! İddia edilen onca korkunç ve tüyler ürpertici olaylara rağmen katılanın; hayatının olağan akışta olduğunu, mahkemeye ispat etmek maksadı ile sorduğum bir soruyu sosyal medya haberleri ve yorumları ile amansızca ve vicdansızca çarpıtanlara diyorum ki bir daha bilmeden yorum yapmayın ve yargısız infazdan sakının!
İddia edilen tecavüz olaylarının meydana gelmediği Adli Tıp Kurumu’nun raporu ile sabit olduğu halde katılanın, hayatın olağan akışına aykırı beyanlarına dayalı olarak; yargılama 11 yıldır devam etmektedir. Bu durum sanık müdafi olarak bende ve müvekkillerde ızdırap haline geldi. Yargılamayı yapan mahkemenin; sadece ve sadece katılanın; akla, mantığa ve hayatın olağan akışına uygun olmayan iddialarına itibar etmesi ve bu iddialara göre karar verdiği için bu sefer o dönemde katılanın eğitim gördüğü öğretmenleri ve yakın sınıf arkadaşlarını araştırdım ve buldum.Katılanın o dönemde okuldaki hal ve davranışlarını sordum, katılanın sınıf ve yakın arkadaşları; katılanın o dönemde hal ve davranışlarında tecavüze uğrayan bir çocuk psikolojisinde olmadığını hatta gayet huzurlu ve neşeli olduğunu ve okulda okul formasını da kısaltması nedeni ile sık sık öğretmenlerinin ikazına bile maruz kaldığını beyan ettiler.Tanıkları o celse müsait olmadıkları için duruşmada hazır etme imkanı bulamadım. Tanıklar o celse hazır olsa idi bu soruyu zaten katılana sormak durumunda kalmıyacaktım! Ama müvekkiller tutuklu yargılandığı ve en temel hak olan kişi hürriyetlerinden yoksun oldukları için en azından katılana sorarsam belki doğruyu söylerse mahkemenin dikkatini bu noktaya çekebilirim düşüncesi ile 18.04.2024 tarihinde ki duruşmada “etek boyunu kısaltmaması ve daha usturuplu davranması ile ilgili öğretmenlerin uyarıları var mıydı ” şeklinde bir soru sordum. Bu soruyu şu an 27 yaşında olan katılana sordum.Amacım katılanın iddia ettiği korkunç tecavüz olaylarına rağmen psikolojisine yansıyan bir durumun olmadığını ortaya koymaktı.Zira katılan korkunç iddialarına rağmen okulda hayatını; hayatın olağan akışına göre devam ettirmekte; davranışlarında üzüntü, içe kapanıklık, çekingenlik gibi depresyon hali gibi durumlar bulunmamaktadır.Yargılamayı yapan mahkemeye; katılanın korkunç ve tüyler ürpertici iddialarına rağmen davranışlarında bu iddiaların sonucu olabilecek hal ve durumun olmadığını ispata çalışmak için sorduğum soru; sosyal medya haber ve yorumlarında “katılan kısa etek giymişse iddia edilen cinsel istismar edilen olaylarını hak etmiştir” gibi amansız, pervasız saptırmalar yapılmıştır.El insaf! El insaf! Hilkat garibesi diyorum bu yorumlara! Aslında sadece bu soru değil katılanın beyanlarının doğru olmadığına yargılamayı yapan mahkemenin dikkatini çekmek için diğer sanık müdafisi, sanıklar ve ben bir çok soru sormak istedik lakin yargılamayı yapan mahkece sorularımız kısıtlandığı ve sorduğumuz sorularla ilgili katılan yönlendirildiği için duruşmada gerginlik çıktı ve duruşmaya ara verildi. Yargılamayı yapan mahkemece savunma hakkı kısıtlanmasa ve soru katılana yöneltilse idi zaten maksadım anlaşılmış olacaktı ki ve her nasıl olduysa; duruşmada sorduğum sorulardan sadece ve sadece “etek boyu kelimesi cımbızlanmak “ sureti ile sosyal medyada haber edildi. Sosyalmedya haberlerinde soru sormaktaki maksadım çarpıtılarak bambaşka noktalara taşındı ve şahsımla ve tüm değerlerimle ilgili haksız linç etme harekatı başlatıldı”
“ KATILANA İNSANLIK NAMINA YARDIMCI OLDUM”
Yargılamaya konu olayın katılanı, şu an 27 yaşında olup; evlidir. Katılan ve ailesi 14 yıl sonra yargılamaya konu olayın haber yapılması ile ilgili rahatsızlık duymuş ve konunun haber yapılmasını istememişlerdir.13 Mayıs 2024 tarihinde yargılamaya konu olayın haber yapılması ile ilgili rahatsızlıklarına vakıf oldum, katılanın annesi ile birlikte haberin yapılmaması ile ilgili gün boyu yoğun telefon trafiği yaparak haberi yapan basın görevlisi ve haberi yapan kurumun yetkilisi ile görüştük; ricada bulunduk. Haberi yapan kurumun yetkilisi; haber konusunda katılanın ailesinin hassasiyeti nedeni ile haberlerin görsel basında yayınlamayacağını tarafıma bildirdi. Ancak 14.05.2024 tarihinde de haberin sosyal medyada paylaşılmaya devam etmesi nedeni ile aynı gün katılan ve eşi ile birlikte haberle ilgili erişim engeli müracaatı için İstanbul Anadolu Adliyesinde görüştük. Katılanca ve tarafımca habere erişim engeli getirilmesi ile ilgili ayrı ayrı Sulh Ceza Hakimliği’ne müracaatta bulunuldu. Sanık müdafi olmama rağmen sadece insani mülahazalarla; katılana ve ailesine bu süreçte yardımcı olmama rağmen ad ve soy adlarını kamu oyunda paylaşacağım yönünde tehdit ettiğime dair iddialar akıl almaz ve korkunç iddialardır.
İftira atarak, haksız suçlamalarda bulunarak toplumun yüksek hassasiyet duyduğu kadın ve çocuk konusunda gereken özen ve araştırmayı yapmadan haber yaparak toplumda infial oluşturulmuş ve gereksiz yere insanların üzülmesi ve huzursuz olmasına sebep olunmuştur.Nitekim korkunç bir senaryo ile oluşturulup; sosyal medyaya servis edilen haberlerle bir ilçenin, bir mahallenin insanları da zan altında bırakılmıştır.! Şahsımın maruz kaldığı haksızlığı ve zulmü anlatmaya da kelimeler yetmemektedir.”